1964'te İstanbul'da doğan Kemal Kocatürk, İ.Ü. Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünden 1989 yılında mezun olmuştur.
“Usum Yangın Yerinde Su Damlacığı” ve “Ay Çağırırken Ufukta” adıyla iki şiir kitabı bulunmaktadır. Ses, soluk ve diksiyon üzerine yazdığı “Türkçe Konuş(tur)ma Sanatı” adlı kitabı Mona Yayınevinden yayınlanmıştır. Yazdığı ve uyarladığı oyunların bir kısmı Devlet Tiyatrolarında, özel tiyatrolarda ve İ. B. B. Şehir Tiyatrolarında sahnelenmiş, ayrıca Mitos-Boyut ve Agora yayınevlerince kitaplaştırılmıştır.
Bir çok sinema ve televizyon projesinde de senarist olarak yer alan; yurtiçinde ve yurtdışında birçok oyuna yönetmen olarak imza atan Kemal Kocatürk, bu oyunlarla gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında çeşitli ödüller kazanmıştır. Farklı oyunlarda üstlendiği rollerle de birçok ödüle değer bulunmuştur.
2011 yılında kurduğu “Tiyatro Kumpanyası” bünyesinde, birçok şair ve yazarın unutulmaz eserlerini oyunlaştırmış ve sahneye taşımıştır.. Bu oyunlardan bazıları; Can Yücel’in yaşamından ve şiirlerinden kesitler sunan “Can”, Orhan Veli’nin hayatını değişik bir bakış açısıyla uyarladığı ve sahnelediği “Ben Orhan Veli”, Ahmed Arif’in tek kitaplık şiir serüvenini konu alan “Hasretinden Prangalar Eskittim”, Aziz Nesin’in 100.Yaşına ithaf ettiği “Azizim”, Nazım Hikmet’in 115. Yaşını kutlamak için sahnelediği “Hürriyet Kavgası"dır.
2017 yılından beri ailesiyle birlikte Berlin’de yaşayan Kemal Kocatürk ve eşi Ayça Kocatürk, Alman yayıncılığından esinlenerek, 2020 yılı sonunda çocuklar için sesli tiyatro platformu olan “Tikutu”yu kurmaya karar vermişlerdir.
Minik Barış ve kardeşi günden güne büyüyor. Peki ya günler nasıl büyüyor? Azalıyor mu? Çoğalıyor mu? Dün, bugün, yarın, geçmiş, şimdi, gelecek... Hepsi Barış’ın oyuncak dolabında. Aslında hepimiz gibi onlar da Zaman Anne’nin kollarında.
Hepinizin tanıdığı sabun ailesinin en mutlu üyesi Sabuncuk... Sabuncuk kim mi? Ne işe mi yarar? Yoksa sen daha tanışmadın mı Sabuncuk'la? Sabuncuğun köpükleri ve mis gibi kokusuyla?
İnanabiliyor musun Tombiş? Cemile çok yakında abla oluyor. Kim bilir kardeşiyle onu neler neler bekliyor...
Bakın bakın işte orada! O, Cemile. Ama herkesin gözü tay tay yürüyen kardeşi Murat'ın üstünde. “Aferin Murat.” “Harikasın Murat!” Anlaşılan bu durum Cemile'yi zorlayacak.
Karanlık Cemile'nin uykusunu kaçırıyor. Karanlıkta pembe pantolonlar canavara dönüşüyor. Cemile’nin gözüne uyku girmiyor.
Cemile televizyon izlemeyi çok seviyor. Evet çok seviyor. Evde ilk ona selam veriyor, sofraya onunla oturuyor, artık uyumak değil televizyon izlemek istiyor. Annesi ve babası duruma el koyuyor.
Baharın gelişi, nehir kıyısında yaşayan dostlarımız Su Sıçanı’nı ve Köstebek’i çok mutlu etmişti. Ama savurgan Kara Kurbağası’nın başlarına nasıl çoraplar öreceğinden habersizdiler. Bu öyküde bizim kafadarların sürükleyici bir macerasına şahit olacaksınız.
Hayvanlara eziyet eden bir prensin, bir cadı tarafından cezalandırılması sonucu kurbağaya dönüştürülmesi. Sonrasında bir prensesin eline düşmesi ve eziyet görmesi. Kurbağaya dönüştürülen Prens ile Prenses büyüyü bozabilecekler mi?
Grimm kardeşlerin çok sevdiğiniz Rapunzel masalını bir de bizden dinleyin. Bu masalda herkes birbirine söz veriyor. İş söz vermekle kalsa iyi... Bir de o sözü tutmak gerekiyor. Ailesinin tutmadığı sözler yüzünden başı dertte olan yardımsever Rapunzel’in yolu talih kuşu Umay’la kesişiyor.
Dedektif Muşuk ve yardımcısı Gagali, gezegenlerin esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolması üzerine harekete geçerler. Ancak onları büyük bir sürpriz beklemektedir.
Uykucu bir nöbetçinin boyut kapısını açık unutmasıyla boyutlar arası bir serüvenin kapısı aralanıyor. Noktalar, doğrular, üçgenler, kareler, küreler... Eğlenceli ve bilgi dolu bir serüven sizleri bekliyor.
Emek olmadan yemek olur mu hiç? Bu sorunun cevabı Çiftçi Tokses’in çiftliğinde, çalışkan tavuk Işıldak ve tembel dostlarının hikayesinde saklı.
Savaş’ın soğuk yüzü dostumuz Özgür’ün peşini bir türlü bırakmıyor. Ama barış dolu bir rüyanın sıcaklığı herkesin yüreğine umut tohumları ekiyor. Özgür’ün Rüyası, hepimize savaşa hayır demenin yollarını bir kez daha hatırlatıyor.
Kardan adam olur da kardan çocuk olmaz mı hiç?
Güzeller güzeli Kar tanesi, kardan olsa da hikayesiyle hepimizin yüreklerini ısıtıyor.
Yaşadıkları yerde rahatı bulamayan bir eşek, bir köpek, bir kedi ve bir horoz el ele verip Bremen'e doğru yola çıkıyorlar. Hikaye bu ya, haydutlarla yaşadıkları tehlikeli bir macera onları hayalini kurdukları yaşantıya kavuşturuyor.
Bencil Dev Kermes, sahip olduğu güzellikleri paylaşmak istemiyordu. Baharın güzelliklerini yalnızca kendi yaşamak istiyordu. Öyle ki bahçesini en az onun kadar seven çocukları korkuttu ve bahçesinden kovdu. Hiç bitmeyecek kışın soğuğu böylece başlamış oldu.
Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin. Bugün ormanda yarışımız var. Bir köşede ormanın en hızlısı Tavşan. Diğer köşedeyse sakin, ağır, kendinden emin Kaplumbağa. O halde yarış başlasın herkes hazırsa!
Baş döndüren bir hortum Dorothy ve dostu Toto'yu hiç bilmedikleri uzak bir diyara sürüklemiştir. Evlerine dönmenin tek yolu Oz büyücüsüne ulaşmaktır. Yolda karşılaştıkları, beyinsiz Korkuluk, kalpsiz Teneke ve korkak Aslan'la maceralara atılırken hepsinin aklında tek bir soru vardır: Oz Büyücüsü Nerede?
Gökyüzünde kükreyen aslanlar, Korkusuz Korkuluk Cesur ve kuşlar, hepsi Ubu adasındaki yaşlı Pulu'nun tarlasındalar. Yağmurun gizemli yolculuğunu bilge baykuş Puhu'dan dinliyor ve adayı tekrar eski yeşil günlerine kavuşturmak için Korkusuz korkuluk Cesur ve tüm kuşlar el ele veriyorlar.
Bolluk içinde rahat bir yaşam sürmeyi kim istemez? Kahramanımız yoksul köylü de yoksulluktan kurtulup rahat bir yaşama kavuşmayı çok istiyordu. Köylünün kümesinde yaşayan tavuk onun bu haline üzülüp altından bir yumurta yumurtlayınca olanlar oldu.
Şiddet şiddeti doğurur, öfke öfkeyi... Ama akıl hepsinin üstesinden gelir. Bakalım bizim boğalar, matadorun kurnazlıklarının üstesinden nasıl gelecek? Bileklerine mi güvenecekler yoksa akıllarının gücüne mi?
Hepiniz bilirsiniz, Nasreddin Hoca hazırcevaptır, şakacıdır, yardımseverdir, zekidir, bilgilidir. Peki sizce bilmedikleri var mıdır? Karşısına çıkan üç adamın sorduğu zor sorulara hazır mıdır?
Okumayı, öğrenmeyi, bildikçe güçlenmeyi çok seven Sindirella, annesi ölünce okulu bırakmak zorunda kalır. Sabahtan akşama dek babası ve abilerinin işleriyle uğraşır. Ancak Sindirella’yı bekleyen yalnızca kirli bulaşıklar değildir. Şifacı Yaşlı Kadın’la yolları kesişince Sindirella’nın önünde yepyeni bir geleceğin kapıları aralanır.
Kahramanımız Alaaddin, Yasemin’e aşık oluyor, Yasemin için maceradan maceraya koşuyor. Bu yolda kötü kalpli Cafer ile mücadele ediyor, lamba cininden yardım istiyor, zorlukları aşıp Yasemin’e kavuşuyor.
Ormanda okul başladı; yeni dostlukların, yeni maceraların ve daha çok şey öğrenmenin zamanı geldi. Küçük sincaplar, tilkiler, kirpiler, ayılar ve tüm diğer hayvanlar heyecanla yola koyuldular. Bakalım ilk gün nasıl geçecek?
Orman okulu’nda dersler başladı. İlk günden kaynaşan küçük hayvanlar bugün çok heyecanlı. Çünkü birazdan öğretmenleriyle birlikte taşıtları öğrenmek için şehri gezecekler…
Haftanın hangi günleri tatil, hangi günlerinde okula gidilir? Perşembeden sonra hangi gün gelir? Ya çarşambadan önce? Yasemin tüm bunları babasıyla beraber öğreniyor, planlarını da ona göre yapıyor.
Yasemin zamanının çoğunu tabletiyle geçiriyor. Anne ve babası da bu durumdan rahatsız oluyorlar ve ona seveceğini düşündükleri bir hediye veriyorlar. Bu hediyeyle birlikte Yasemin, çok sevdiği tabletinden, bir çok sesli tiyatro oyunu dinlemeye başlıyor.
Yasemin eve gelirken kaybolmuş küçük bir köpek buluyor. Üşümüş ve aç olan küçük köpekçiği bir güzel ısıtıp, karnını doyuruyorlar. Ve küçük köpekçiğin özlemine kulak verip, evini bulmak için ailece yollara düşüyorlar.
Anneler gününün coşkusu hepimizi sardı. Ama Yasemin’in bir sorunu vardı. Sevginin gücünü ona gösteren annesi çok mutlu olsun istiyordu ama annesi neyle mutlu olurdu? Ah ah… Doğru hediyeyi bulmak ne kadar da zordu!Anneler gününün coşkusu hepimizi sardı. Ama Yasemin’in bir sorunu vardı. Sevginin gücünü ona gösteren annesi çok mutlu olsun istiyordu ama annesi neyle mutlu olurdu? Ah ah… Doğru hediyeyi bulmak ne kadar da zordu!
Yasemin çok heyecanlı çünkü babalar günü yaklaştı! Üstelik alacağı hediyeyi çabucak seçti ama bu kez de parası yetmiyordu. Yasemin hemen aklını çalıştırdı ve harika bir çözüm buldu. Yardımlaşma ve dayanışmanın önemi üzerine kurgulanmış yepyeni bir Yasemin hikayesi sizlerle.
Uçarı ve maceraperest kafadarlarımız Ayıcık ile Kaplancık, hayallerinin ülkesi Panama'ya doğru çıktıkları yolun, onları nereye götüreceğinden habersizdirler. Yine de doğru yolda olduklarına dair inançlarını bir an olsun yitirmezler.
Yasemin endişeleniyordu. Çünkü en yakın arkadaşı Mine bir süredir çok üzgündü. Anne babası boşanacaktı. Mine bu karara saygı duymak istemiyor, öfkeleniyordu. Yasemin'in aklı sorularla doldu: Boşanma ne demekti? İnsanlar neden boşanırdı? Yoksa onun anne babası da boşanacak mıydı?
Padişah'ın yaşadığı şehrin kıyısında, kuru derenin yamacında, tek odalı kulübesinde anasıyla yoksul bir yaşam süren kahramanımız Keloğlan günün birinde Ak Dede'ye rastladı ve ondan bir kutu aldı. "Sakın ha 'açıl kutum açıl' deme" dediyse de Ak Dede, bizim keleş oğlan durur mu? Açtı kutuyu gördü kötüyü. Halk kahramanımız Keloğlan'ın bu macerasında açgözlülüğün sınırsızlığı usta bir dille anlatılıyor.
Bir çıkrık ki her derde deva, bir çıkrık ki her zehre deva. Evrilip çevrildikçe istekleri yerine getirir, tüm dilekleri gerçekleştirir. Ama açgözlü, hileci bir insana rastlarsa ne söz dinler ne emir, kötülerin başına binbir derttir.
Eski zamanlarda, iyiliği çok seven bir nine yaşardı. Bir de onun tam tersi, iyilik yapmaktan hiç hoşlanmayan bir nine vardı. Göğün en yüksek tepelerinde yaşayan ak koç ve kara koç da birlik olup, bu nineye bir ders vermeye karar verdiler. Bakalım nine için ne sürpriz hazırladılar.
Binbir çeşit insan yaşar bu dünyada. İçlerinden biri açgözlü mü açgözlü. Karnı doysa da gözü doymak bilmiyor. Komşusu da Nasreddin Hoca. Masal bu ya, bir ders veriyor Hoca Nasreddin bu açgözlü komşuya.
Bilmece bildirmece
Dil üstünde kaydırmaca
Ben sorarım sen cevaplarsın
Bilemezsen...
Cevabı bekler öğrenirsin
Hazırsan başlayalım,
Bilmeceleri ardı ardına sıralayalım.
Bir bilmece neler yapar, hiç düşündünüz mü?
Dilden dile dolaşır, kulaktan kulağa yayılır.
Bir gezgindir bilmece, ziyaret sırası sizde.
Bilmeceler Serisi-2 geldi, çalıyor kapınız,
Çok bekletmeyin derim, hemen tıklayınız.
Karga gün boyu çalışmış ve peyniri hak etmiş. Çıkmış bir dala, peynirini yemeye koyulmuş. Kurnaz bir tilki görmüş onu. "Ne de güzeldir senin sesin" diyerek, karganın şarkı söylemesini istemiş. Karga kanmış tilkiye; açınca ağzını, peynir düşmüş yere. Tilki bir güzel afiyetle yemiş peyniri. Ama karga, "bu iş böyle bitmez" demiş; gitmiş orman mahkemesine, çıkmışlar aslanın karşısına.
sonra ne mi olmuş?
Flynn ve Mia, kayıp uygarlık Atlantis'i ararken kendilerini mitolojik bir serüvenin içinde buluyor.
Deniz Tanrısı Poseidon'un, Yılan saçlı Medusa'nın hikayelerine tanık oluyor... Heyecan dolu, sürükleyici bir yolculuğa hazır mısınız?
Kırmızı Başlıklı Kız, ormana girince kurt ile karşılaştı.Hiç korkmuyormuş gibi davrandı. Kurt onu yolundan çevirmeye çalıştı ama başaramadı. Tam bu sırada avcı geldi, kurt soluğu büyükannenin evinde aldı. Şu avcıdan kurtulmak lazımdı ama nasıl? Büyükanne ile kurt bir plan yaptılar. Avcıya güzel bir oyun oynamaya karar verdiler.
Sabahattin Ali'nin ölümsüz eseri.
Okul sonrasında annesine yardım eden Mehmet, her gün olduğu gibi annesinin evde yaptığı oyuncakları satmaya çalışırken, okul arkadaşı Arda ile karşılaştı. Arda oldukça güzel bir arabadan inmiş, oldukça da şık giysiler giymişti. Derslerden konuşmaya dalmışlardı. O sırada Arda'nın annesi onları gördü ve bir anda çok sinirlendi. Neden mi?
Dinleyelim o zaman...
Bu hikayede, sadece ünlü müzik dehası Mozart'ın çocukluğundan gençliğine uzanan müzik serüvenini ve müziklerini dinlemeyecek; Mozart'ın ilgi çekici yaşam öyküsünde kendinizden çok şey bulacaksınız.
Duyduk duymadık demeyin
Geliyor! Geliyor! Bilmeceler serisinin 3. bölümü geliyor!
Bir soru bir cevap bir soru
Tarak, küpe, muz, Anadolu
Her şey olabilir cevabı
İpucu sorunun içinde saklı
Duyduk duymadık demeyin, Bilmeceler-3 geldi...
İşte herkesin tanıdığı bir kahraman: Nasreddin Hoca. Kazanları doğurtan, göllere maya çalan Nasreddin Hoca, bu kez kendini bilmeyenlere haddini bildiriyor.
Haydi tıklayın, Haddini Bil hikayesi kıssadan hissesi ile sizleri bekliyor.
Her bölümü teker teker
Onla vakit güzel geçer
Söylemeye kalkınca
İnsanın dili döner.
Söyleyemezsen bir daha dene
Yapamadım diye üzülme
Tekerlemeler zordur
Ama eğlencesi pek boldur.
İşte geldi Tekerlemeleeerrr!!!
Bütün kış boyunca, bütün bitkiler toprak altında hazırlandılar. Ama kış bir türlü bitmiyordu. Çiçeklerin ecesi tembih etmişti; kış bitmeden kimse çıkmayacaktı yukarıya. Zavallı çiçekçik...Uydu ateş dikeninin sözlerine ve çıkarıverdi başını karların tam orta yerine.
Kırmızı burunlu bir palyaço
Siyah kuşaklı karateci
Cik cik öten kuşun sesi
Ne dersin, sence hangisi?
Tikutu'da yepyeni bilmeceler, cevapları sizi bekler! Hepinize iyi eğlenceler!
Uyuyamayan bir yediuyur gerçek bir yediuyur değildir!
Minik Yediuyur'un gözüne uyku girmiyor, uyuyamadığını düşündükçe iyice uykusu kaçıyordu. Ormandaki hayvan dostlarıyla her yolu deneyen Minik, bakalım sonunda tatlı uykulara dalmayı başarabilecek mi?
İşte geldi çattı bilmeceler zamanı
İster kendi kendine, ister arkadaşınla dinle!
Kulaktan kulağa, dilden dile
Sordukça eğlenirsiniz
Bilmeceler 5 ile...
Sırça köşkü olmayan bir ülke olur mu? Onlar da bir sırça köşk yapmaya karar verdiler. Sırça Köşke ellerinde avuçlarındaki her şeyi yedirdiler. Sırça Köşk yükseldikçe onlar yoksullaştı. Ve bir gün geldi...
Nasreddin Hoca şimdi de bir davete katılıyor. Bir de bakıyor ne görsün? Kim ne giydiyse ona göre değer görüyor. Bakalım herkes Nasreddin Hoca'nın giydiği kürkü nasıl buluyor, bu davette bizleri neler neler bekliyor?
Kemal Kocatürk'ten unutulmaz bir portre. "Ben Orhan Veli", Orhan Veli Kanık'ın kısıtlı yaşamına sığdırdığı unutulmaz şiirlere, dünya görüşüne, yazılarına, öyülerine, aşklarına, dostluklarına ve çile dolu hayatına bir ağıt niteliğinde. Orhan Veli'nin hiç bilinmeyen yanlarını ortaya çıkarırken, fikirlerinin bugünü nasıl kucakladığına şaşkınlıkla şahit olacağız. Yazılarını, adeta bugün kaleme alınmışçasına sıcak ve hararetli bulduğumuzda, aslında onun ne kadar ileri görüşlü biri olduğunu anlayıp, Orhan Veli'nin izini, Kemal Kocatürk'ün usta işi seslendirmesi ve Ayça Öztarhan Kocatürk'ün birbirinden güzel müzikleriyle süreceğiz.
*13 yaş ve üzeri dinleyicilerimiz için uygundur.
Nasreddin Hoca soruyor; Hiç ay bir kovaya hapsedilebilir mi? Hiç göl maya tutar mı?
Ya tutarsa...
Küçük Prens'i hiç bu şekilde dinlemediniz. Radyo tiyatrosu lezzetiyle kendinizi hikayenin merkezinde bulacaksınız. Küçük Prens, kendisini ve evreni keşfetmek için müthiş bir yolculuğa çıkıyor.
"Birinin milyonlarca ve milyonlarca yıldızın arasında, başka hiçbir yerde yetişmeyen bir çiçeği sevmesi, ona baktıkça mutlu olması için yeterli bir sebeptir."
Küçük Prens'i hiç bu şekilde dinlemediniz. Radyo tiyatrosu lezzetiyle kendinizi hikayenin merkezinde bulacaksınız. Küçük Prens, kendisini ve evreni keşfetmek için müthiş bir yolculuğa çıkıyor.
"Birinin milyonlarca ve milyonlarca yıldızın arasında, başka hiçbir yerde yetişmeyen bir çiçeği sevmesi, ona baktıkça mutlu olması için yeterli bir sebeptir."