Nasreddin Hoca soruyor; Hiç ay bir kovaya hapsedilebilir mi? Hiç göl maya tutar mı?
Ya tutarsa...
Nasreddin Hoca şimdi de bir davete katılıyor. Bir de bakıyor ne görsün? Kim ne giydiyse ona göre değer görüyor. Bakalım herkes Nasreddin Hoca'nın giydiği kürkü nasıl buluyor, bu davette bizleri neler neler bekliyor?
Uyuyamayan bir yediuyur gerçek bir yediuyur değildir!
Minik Yediuyur'un gözüne uyku girmiyor, uyuyamadığını düşündükçe iyice uykusu kaçıyordu. Ormandaki hayvan dostlarıyla her yolu deneyen Minik, bakalım sonunda tatlı uykulara dalmayı başarabilecek mi?
İşte herkesin tanıdığı bir kahraman: Nasreddin Hoca. Kazanları doğurtan, göllere maya çalan Nasreddin Hoca, bu kez kendini bilmeyenlere haddini bildiriyor.
Haydi tıklayın, Haddini Bil hikayesi kıssadan hissesi ile sizleri bekliyor.
Binbir çeşit insan yaşar bu dünyada. İçlerinden biri açgözlü mü açgözlü. Karnı doysa da gözü doymak bilmiyor. Komşusu da Nasreddin Hoca. Masal bu ya, bir ders veriyor Hoca Nasreddin bu açgözlü komşuya.
Padişah'ın yaşadığı şehrin kıyısında, kuru derenin yamacında, tek odalı kulübesinde anasıyla yoksul bir yaşam süren kahramanımız Keloğlan günün birinde Ak Dede'ye rastladı ve ondan bir kutu aldı. "Sakın ha 'açıl kutum açıl' deme" dediyse de Ak Dede, bizim keleş oğlan durur mu? Açtı kutuyu gördü kötüyü. Halk kahramanımız Keloğlan'ın bu macerasında açgözlülüğün sınırsızlığı usta bir dille anlatılıyor.
Uçarı ve maceraperest kafadarlarımız Ayıcık ile Kaplancık, hayallerinin ülkesi Panama'ya doğru çıktıkları yolun, onları nereye götüreceğinden habersizdirler. Yine de doğru yolda olduklarına dair inançlarını bir an olsun yitirmezler.
İnanabiliyor musun Tombiş? Cemile çok yakında abla oluyor. Kim bilir kardeşiyle onu neler neler bekliyor...
Cemile'nin arkadaşları misafirliğe geliyor. Hep birlikte oyun oynamaları gerekiyor, ama... Cemile oyuncaklarını paylaşmak istemiyor.
Bakın bakın işte orada! O, Cemile. Ama herkesin gözü tay tay yürüyen kardeşi Murat'ın üstünde. “Aferin Murat.” “Harikasın Murat!” Anlaşılan bu durum Cemile'yi zorlayacak.
Karanlık Cemile'nin uykusunu kaçırıyor. Karanlıkta pembe pantolonlar canavara dönüşüyor. Cemile’nin gözüne uyku girmiyor.
Cemile televizyon izlemeyi çok seviyor. Evet çok seviyor. Evde ilk ona selam veriyor, sofraya onunla oturuyor, artık uyumak değil televizyon izlemek istiyor. Annesi ve babası duruma el koyuyor.
Ay! Aman Tombiş sessiz ol. Kimselere söyleme. Zaten çişini altına yaptı ve çok utanıyor Cemile. Baksana ağlıyor şu ağacın dibinde.
Şehir faresi sık sık ziyaret ettiği arkadaşı Tarla Faresi'ni şehirde ağırlamaya ikna eder. Ancak şehir hayatı Tarla Faresi'nin beklediği gibi çıkmaz ve oturdukları sofrada onları türlü türlü heyecan bekler.
Ey Ahali! Duyduk duymadık demeyin. Bugün ormanda yarışımız var. Bir köşede ormanın en hızlısı Tavşan. Diğer köşedeyse sakin, ağır, kendinden emin Kaplumbağa. O halde yarış başlasın herkes hazırsa!
Minik karınca yaz sıcağına aldırış etmeden soğuk kış günlerine hazırlık yaparken, ağustos böceği ona şarkılar söyler. Karınca bu durumdan hoşnut değildir. Herkesin kendisi gibi hiç durmadan çalışmasını beklemektedir. Peki ya herkesin aynı işi yaptığı yerde şarkıları kim çalıp söyler? Ya şarkı söylemek de bir iş ise...
Gökyüzünde kükreyen aslanlar, Korkusuz Korkuluk Cesur ve kuşlar, hepsi Ubu adasındaki yaşlı Pulu'nun tarlasındalar. Yağmurun gizemli yolculuğunu bilge baykuş Puhu'dan dinliyor ve adayı tekrar eski yeşil günlerine kavuşturmak için Korkusuz korkuluk Cesur ve tüm kuşlar el ele veriyorlar.
Şiddet şiddeti doğurur, öfke öfkeyi... Ama akıl hepsinin üstesinden gelir. Bakalım bizim boğalar, matadorun kurnazlıklarının üstesinden nasıl gelecek? Bileklerine mi güvenecekler yoksa akıllarının gücüne mi?
Hepiniz bilirsiniz, Nasreddin Hoca hazırcevaptır, şakacıdır, yardımseverdir, zekidir, bilgilidir. Peki sizce bilmedikleri var mıdır? Karşısına çıkan üç adamın sorduğu zor sorulara hazır mıdır?